10 EKİM DÜNYA RUH SAĞLIĞI GÜNÜ
Sağlık hakkı, hem bir takım hakları hem de bir takım özgürlükleri içeren bir kapsama sahiptir. Sağlıklı olma hali ise sadece hasta veya sakat olmamak değil; toplumsal, bedensel ve ruhsal açıdan iyilik hali olarak tanımlanabilir.
“Mümkün olan en yüksek sağlık standardına sahip olma hakkı” ilk defa Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 1946’da yayınladığı DSÖ Anayasası’nda yer almıştır: “Mümkün olan en yüksek sağlık standardına sahip olmak, ırkı, dini, politik inancı, ekonomik ve sosyal durumu gözetilmeksizin, her insanın temel haklarından biridir.” şeklinde tanımlanmıştır.
1948 yılında Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini kabul ederek her bireyin din, dil, ırk, cinsiyet, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet ve statü gözetilmeksizin tüm hak ve özgürlüklere sahip olduğunu ifade etmiştir.
Her ne kadar İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, insanlık onurunu koruyacak biçimde ayrımcılığa ve kötü muameleye karşı çıksa da günümüzde dünya toplumlarında eşitsizlik sürüyor. Bazı gruplar ve bireyler marjinalleştiriliyor, toplum dışına itilerek yalnızlaştırılıyor. Zihinsel ve ruhsal sağlık problemleri yaşayan bireyler de bu grupların arasında bulunuyor.
Dünya genelinde psikososyal engelleri bulunan bireyler, ayrımcılık ve damgalamaya maruz kalarak insan hakları odağından uzak bir yaklaşıma maruz kalıyor. Halbuki insan hakları ile kişilerin ruh sağlığı arasındaki ilişki, çift yönlü olarak gerçekleşmekte. Temel insan haklarının ihlali, bireyleri zihinsel ve ruhsal açıdan olumsuz etkilediği gibi; zihinsel ve ruhsal sağlık sorunları, bireyleri hak ihlalleri bakımından da yüksek risk altına sokuyor.
Psikiyatrik tedavi sonrasında kişiler görünür olmayan kısıtlama ve ayrımcılığa maruz kalabiliyor. Toplumların bu bireylere uyguladığı dışlama sebebiyle bu konu utanç ve korku meselesi haline geliyor. Bu durumu yaşamamak adına birçok kişi ihtiyacı olduğu halde ruhsal destek almaktan kaçınıyor.
Bu sebeple ruhsal şikayetler yaşayan kişilerin de insan haklarına sahip olduğunu fark etmek, bireysel ve toplumsal değişim yaratabilir.